Gözümüz de optik bir araç gibidir. Göz merceğinden giren ışınlar sarı benek üzerinde görüntü oluşturur. Giren ışığın miktarını iris düzenler. Işığa göre göz bebeği küçülür ya da büyür. Göz merceği de incelip kalınlaşarak, yani uyum yaparak cisimlerin görüntülerinin tam sarı benek üzerine düşmesini sağlar. Sarı benekte oluşan görüntü görme hücrelerinde sinir enerjisine çevrilir. Sinirler yoluyla bu enerji beyne gider. Duyu merkezinde görme bilinç ve algısı (görme olayı) meydana gelir. Normal bir gözün merceği 12-15 cm. ile 65 m. arasında uyum yapar.
Normal gözde bütün görüntüler ağtabaka üzerine düşer. Normal gözlere emertrop denir. Görüntü ağtabaka üzerine düşmezse gözde bozukluk var demektir. Bu kusur gözlükle düzeltilir.
Gözün çevresindeki ışık şartlarına alışması için bir zaman geçer, Aydınlık bir yerden çok karanlık bir odaya girdiğimiz zaman, ilk anda hiçbir şey göremeyiz. Göz yavaş yavaş alışır. 30-40 dakika kadar bir süreden sonra en duyarlı durumuna gelir. Bunun tersine kapkaranlık bir yerde uzun zaman kalmış bir göz aydınlığa çıkınca 5-10 dakika içinde en keskin görüş durumuna gelebilir.
Görme olayı ancak ışıkla var olabilir. Bir odayı yavaş yavaş karartsak renklerin ortadan kalkmaya başladığını görürüz. İyice karanlıkta biçimleri, yüzeyleri sezdiğimiz, hatta gördüğümüz halde renk seçemeyiz. Her şey akla karanın tonlarına bürünür.
Ağ tabakada koni ve çomak hücreleri olduğunu biliyoruz. Bunlardan koniler daha çok ışık altında iyi çalışırlar; karanlıkta çomaklar daha iyi seçer. Ayrıca sarı benekte yoğun şekilde koniler bulunur, o noktadan uzaklaştıkça sayıları azalır. Bu yüzden teleskopla bir yıldızı gözlemek isteseniz görmekte zorluk çekebilirsiniz; çünkü uzayın karanlığındaki bu yıldız parıltısı sarıbeneğin üzerinde oluşur; biraz sağına ya da soluna bakarak daha iyi görmek imkânı bulunur.
Uyarıcı kaybolsa bile ağ tabaka uyarmayı bir zaman daha sürdürür. Örneğin elektrik çakımını (arkını) görmemiz bundandır. Aslında kıvılcım göremeyeceğimiz derecede çabuk olup biter, ama görüntü ağ tabakanın üstünde bir zaman kaldığından biz onun bilincine varabiliriz. Sinema aslında gözün bu özelliğinden yararlanır.
Bildiğimiz gibi bir görüntü ağ tabakada ters olarak meydana gelir. Beyin onu tersine çevirerek düzeltir. Bir bilgin bu konuda şu aşağıdaki ilginç denemeyi yaptı. Özel bir gözlük hazırlattı ve bunu birine taktı. Birkaç hafta hiç çıkarmamasını istedi. Gözlüğün özelliği görüntüyü tersine çevirmekti. Denek ilk 3-4 gün çok kötü oldu: baş dönmesi, mide bulanması, anlaşılmaz korkular duymaya başladı; bardağa su koymak gibi çok kolay bir işi yapamaz oldu. Beyin yer çekimi kavramı ve dokunmakla elde ettiği izlenimler ile gördükleri arasındaki çelişmeyi bağdaştıramıyordu. Ama zamanla beyin ağ tabakanın üstündeki görüntüyü tersine çevirmeden görmeye, yani her şeyi normal görmeye kendini ve sinir sistemini alıştırdı. Denek kısa zamanda hiç sıkıntı çekmeden her şeyi yapmaya, örneğin otomobil kullanmaya başladı. Ama gözlük kaldırılınca aynı sıkıntılar kısa bir zaman için tekrar belirdi; beyin ve göz yeni bir düzenleme yapana kadar…
Göz hücreleri sistemli bir şekilde yorulursa karşıt-görüntü vermeye başlarlar. Karanlıkta beyaz bir noktaya bakalım. Bir zaman sonra gözlerimizi kaparsak aynı görüntü kısa bir süre için devam eder ama birden karalar beyaz, beyazlar kara olur; beyazlık üstünde kara nokta görmeye başlarız.