ARAPLARDA KÜLTÜR VE SANAT

ARAPLARDA KÜLTÜR VE SANAT 

İslâmlıktan önceki Arap kültürü hakkında çok şey bilinmiyor. Arap dilinin ilk örnekleri halk şiiri türündendir. Ozanlar panayırlarda bir araya gelir ve yarışmalar yaparlardı. Kaside denilen şiir şekli o çağlarda gelişmiş, zamanla bütün Arap şiirini etkisi altına almıştı. Kasideler aşk şiiri gibi başlar sonra sevgili ile paylaşılan hatıralardan söz edilir, bu arada bir tabiat parçası ya da bir hayvan uzun uzun anlatılır, en sonda da asıl amaç olan kendi boyunu (kabilesini) övme, başkalarım yerme bölümüne yer verilirdi. Müslümanlığın ilk yılları çok çalkantılı geçti. İç kavgalardan sonra beliren yayılma politikasının getirdiği hız, şiiri geriletmişti. Bu hava içinde Arap edebiyatında bir duraklama belirdi. Abbasîler zamanında şiirde bir canlanma görüldü. Ama, Bağdat’ın başkent olması, kültürde İran etkisini arttırdı. Eski örnekler temel alınmakla birlikte şiirler yeni etkilerin altında aşk ve şarap şiirleri oldu. Öze fazla bir şey katmayan söz ve şiir oyunları ile her beyiti bir bütün olarak ele alıp ince ince işlemek merakı (ünlü bir kaç ozanın çalışmaları dışında) şiiri bayağılaşma tehlikesine sürükledi. Bu sırada düz yazı (nesir) alanında gelişme başladı. Kelile ile Dimne’yi adeta yeni baştan yazarak Arapçaya çeviren Abdullah bin Mukaffa o çağın ünlü yazarıdır. Öte yandan daha yaygın bir halk tabakasına seslenen ve Arap edebiyatının ölmez eserlerinden biri olan Bin bir Gece Masalları bu sıralarda biçimlenmeye başladı. Bunların çoğu yabancı dillerden aktarma masallardı; bununla birlikte Arap tarihi ve kültüründen kaynak alan masallar zamanla bu yabancı etkileri erittiler. XVI. yüzyıl sonlarına doğru masallar dizisi son biçimini aldı.

Yakın çağlarda daha çok Avrupa’nın etkisinde kalan Arap edebiyatı taklitçiliğe kaçmıştır. Ancak yeni yeni, kişiliği olan eserler vermeye başlamıştır.

Araplar mimarlıkta kendilerine özgü bir biçim geliştirmişlerdir. Mimarlık çalışmaları bütün diğer alanlarda olduğu gibi ancak Müslümanlıktan sonra kendini göstermeye başlar. Daha çok dinle ilgili olan büyük ve güzel anıtlar yaptılar. Bunları edebiyatlarında ve müziklerinde olduğu gibi ince ince türlü biçimlerde süslediler. Güzellikte sadelik düşüncesi ancak Osmanlı etkisiyle kendini göstermeye başladı. Arap mimarisi Doğu’da ve Batı’da birbirinden ayrı olarak gelişti. Özellikle İspanya’da çok ilgi çekici yapılar ortaya çıkardı. Mimarlığın yanında taş ve tahta oymacılığı, resim ve minyatür, fildişi ve sedef işçiliği, çinicilik Arapların önemli çalışma alanlarındandı. Ayrıca halı, kumaş ve cilt yapmakta da ustaydılar.

Arap müziği de başlı başına kişilik taşıyan bir sanat alanıdır. Komşu ülkelerin müziği üzerinde güçlü etkileri olmuşsa da zamanla ters yönde de etkilenmiştir. İlk önce bir halk müziği olarak başlayan bu sanat zamanla saray kültürü içinde değişmiş ve halk müziğinden apayrı bir müzik olmuştur.

Araplar bilim konusunda değerli çalışmalar yapmışlar, özellikle eski Yunan kültürünün yeni çağlara iletilmesinde çok yararlı olmuşlardır. Matematik, astronomi, tıp ve coğrafya konularında önemli adımlar atmışlardır. Aslında bu başarılarda İslâm kültürü içinde çalışan Türklerin, İranlıların da büyük payı vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir