Bilimsel Yöntem Ve Bilimin Tarihi

Bilimsel Yöntem

Bilim her şeyin başında gözlemle başlar. Bilgin ortaya bazı sorular koymuştur. Gözlem bunlara bir cevap bulmak amacını güder. Bu arada başka bilginlerin aynı konuda yapmış olduğu çalışmaları inceler; onların deneylerinden yararlanmaya çalışır. Onların yarım bıraktıklarını, yetersiz kalmış olanlarını kendi yapar. Gözlemler bazen kontrol etmesi güç olan olayları izlemek şeklinde olur; yağmur, kar gibi hava olaylarını ya da kuşların göç etmesini izlemek gibi. Bazen da gözlemlerini bütünüyle kendinin yarattığı ve her şeyini kontrol edebildiği koşullarda yürütür. Bunlara deney diyoruz. Deneyler daha çok laboratuarda yapılır.

Deneylerin bilim bakımından değeri olabilmesi için iyice belirlenmesi ve tekrar edilebilir olması gerekir. Bir deneyin sonunda varılan sonuçlara inanabilmek için başka bilginler de aynı deneyi tekrarlamak isterler; ya da ilk deneycinin yanlışlarını, deneyinde eksik bıraktığı ve bu yüzden yanıldığı noktaları bulmak gerekir. Bu yüzden bilim çalışmalarında bu özellik göz önüne alınır.

Bilimsel çalışmanın yöntemleri vardır. Yani her birinin bir gerçeğe ve sonuca varmak için kullandığı mantığa uygun, düzenli bir düşünce ve araştırma yolu vardır.

İki türlü bilim yöntemi vardır: teknik ve mantık yöntemleri.

Teknik yöntemler, araştırılan konuyu ölçen, kontrol altında tutan, hangi olayların etkisinde olduğunu belirleyen ve oluştuğu koşulları dikkatle not eden ve yasalara bağlayan yöntemlerdir. Mantık yöntemleri ise araştırılan konuyu fikre vurarak bir anlam kazandırmak, açıklamak, başka olaylarla ilişkilerini anlamak yolunda kullanılan yöntemlerdir. Bilim yöntemi deyince akla ilk geleni teknik yöntemlerdir. Bunlar her bilimde değişik olur.

Mantık yöntemleri, çok az sayıdadır ve her bilimde aynıdır. Bu yüzden bunların teknik yöntemlerin ruhu olduğunu söyleyebiliriz.

Bilimlerin Tarihi

Fizik bilimlerin kaynağını ilk insanların tabiat olaylarını biraz da bilinçsiz olarak gözlemelerinde aramamız gerekir. Biyolojik bilimler de kuşkusuz aynı kişinin sık sık ilişkide olduğu hayvanların, insanların alışkanlıklarını, davranışlarını izlediği sıralarda belirdi; yalnız beslenmek için değil, aynı zamanda hastalıkların iyileşmesi için de bu gerekliydi. Bir bakıma ilkel dinlerin temelinde saklı olan büyücülük, bilimin ilk temellerini de atmış olabilir; çünkü büyücü hastaları iyi etmek, bazı gök olaylarını incelemek zorundaydı. Bunların içinde gökle ilgili olanları en etkililerdi. Orada olup bitenlerde bir düzen vardı: Gece, gündüz, ay doğması, mevsimler gibi. Hiç kuşkusuz, insan ilk bilim merakını gökte buldu; bu yüzden de ilgisi gökte toplandı.

ilk gelişmeler astronomide oldu. Yıldızların, göğün, dünyanın yarı efsane karışımı açıklanmasında bilimsel gerçeklerin ilk tohumları vardı. Bu konudaki gelişmelerin yanı sıra maddeye de dikkat edildi. Madde durmadan kılık değiştirebiliyordu. Su buhar olup uçuyor, sonra tekrar su olabiliyordu. Bu gözlem maddenin yok edilemezliğini ortaya koydu; hatta ilk çağların bazı felsefecileri her maddenin temelinde bir tek öğenin yatması gerektiğini ileri sürdüler. Bugünkü atom teorisinin ilk belirtileriydi bunlar; ama bu düşünce çağı için gerektiğinden de ileriydi. Biyolojide de buna benzer ilerlemeler göze çarptı. Özellikle Aristoteles gözleme dayanan incelemelerinde büyük başarı gösterdi. Hiç kuşkusuz, ilk çağların en büyük başarısı geometride gösterilen ilerlemelerdir. Uzayı ölçmek, biçimlendirmek ve kontrol altına almak çabası güden geometride varılan sonuçlar o kadar ileriydi ki çok yakın yıllara kadar bunları değiştirmek, yenilemek gereksinmesi duyulmadı.

Bu sıralarda bilimler felsefeyle yakından ilişkiliydiler. Bilimlerin gelişmesi felsefedeki gelişmeleri izliyordu. Ortaçağda Avrupa bu konuda büyük bir duraklamaya geçmişken İslâm dünyasında eskilerden gelen bilimsel düşünce canlılığını sürdürmekteydi. Rönesansla birlikte bilimler konusunda kurulu düzenin tartışma kabul etmeden ortaya koyduğu şeylerin tersini söylemeye kalkan kişilerin büyücü sayılması son buldu. Bu sıralarda bilimler felsefeden ayrıldılar; sınıflanmalar belirdi. Böylece her bilim kendi içine kapanarak, kendi gelişmesini yaşamaya başladı.

Bugün bilim kolları kendi aralarında da birçok dallara ayrılmışlardır. Bilimsel buluşların birbiri ardınca sıralanması bu sonucu doğurmuştur. Her yeni buluş başka buluşlara ortam hazırlamakta, böylece uygarlık bilimsel buluşlarla biraz daha ilerlemektedir.

Bilimsel Yöntem
Bilimsel Yöntem

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir