DİKİŞ

DİKİŞ

Kumaştan elbise ve diğer giyim maddeleri elde etmek için yapılan işlerin en önemlisidir. Yapılmak istenen işe uygun kumaş alınır, ölçüsüne göre kesilir; ilk önce basitçe tutturularak uyup uymadığına bakılır. Uygun görülünce de dikilir. En sonunda son işlemleri yapılarak düğmeleri dikilir; süsleri eklenir; temizlenir; ütü yapılır. Böylece elbise giyilmeye hazır duruma getirilmiş olur. Bu işleri bazı zaman annelerimiz, ablalarımız yaparlar; bazen de terzi denilen ve hayatlarını bu işle kazanan kimselere yaptırırlar. Eskiden dikişin hepsi elle yapılırdı. Şimdi daha çok dikiş makinesi kullanılıyor.

ÇEŞİTLİ DİKİŞLER

1          — İki kumaş parçasını geçici bir zaman için tutturmaya yarayan teyel;

2          — Teyelden daha ince olan ve makine ile dikilmişe benzeyen «makine dikişi»;

3          — «Makine dikişi» ne benzeyen ama onun kadar sık olmadığı için daha çabuk bitirilen iğne ardı;

4          — Bir elbisenin etek, kol ağzı gibi yerlerinde kumaşı gereken yerden içe doğru kıvırarak bastırmaya yarayan baskı dikişi;

5          — Baskı dikişi ile bastırılmış olan kumaşın uçlarını tutturmaya yarayan çırpma;

6          — Gene bir çeşit baskı dikişi olan hıristo teyeli.

İĞNE

Dikiş dikmeye, iki şeyi birbirine tutturmaya yarayan uzun çelik bir teldir. Üç çeşit olur: 1° Dikiş iğnesinde içine iplik geçen bir delik olur; eğer bu dikiş makinesinin iğnesi ise delik ince uçta olur; ötekilerde öbür uçta yer alır. 2° Toplu iğnenin bir ucu ince, öteki ucu başlıdır. 3° Çengelli iğne ise çatal biçimindedir; sivri uç öteki ucun başındaki kancaya geçirilir; böylece hem sıkıca tutturulmuş olur, hem de ele batma tehlikesi yok olur.

DİKİŞ MAKİNESİ

1790 yıllarında bir İngiliz, ilk dikiş makinesi diyebileceğimiz makineyi yaptı. Bu kunduralar için kullanılıyordu; ama işleme biçimi yanlıştı: çünkü insan elinin yaptığını tekrarlıyordu; insan eli ise çok hareket ederek çalışıyordu. Demek ki taklide kaçmayan ve kendine özgü bir şekilde işleyen bir makine yapmak gerekiyordu. Daha sonraları bir Fransız işçisi bu işi başardı. 1841’de Paris’te, yaptığı makineden 80 tane vardı. Makine terziler arasında işsizlik yaratmaya başlamıştı. Bazı işçiler ayaklanarak adamın bütün makinelerini parçaladılar. Makine zaten, her şeye rağmen umulan ilgiyi bulamamıştı. Yaratıcısı bir zaman sonra açlıktan öldü.

Amerikalı Howe (Hav) 1846’da yaptığı daha pratik bir makineyi İngilizlere sattı. Buluşu karşılığında çok az para almıştı. Amerika’ya yoksul döndü. O sırada bir İngiliz, 1. Singer (Sin-gır) de benzeri bir makine yaptı. Bu yüzden ikisinin arasında bir çekişme başladı ve mahkemelik oldular. Howe ilk fikrin kendinin olduğunu kabul ettirdi. Böylece hızla gelişmeye başlayan dikiş makinesi yapımından çok para kazandı.

Bugüne kadar yapılan bütün makineler hep Howe’ın makinesinden esinlenmiştir ve esas olarak aynıdır. Ne var ki o makine geliştirilmiş ve her türlü işi yapan çeşitleri satışa sürülmüştür.

DİKİŞ MAKİNESİ NASIL İŞLER

En basit şekliyle makine iki iplikten, bir iğneden ve bir mekikten oluşur. Bir iplik iğneye, öteki de mekiğe bağlıdır. İğne kumaşı delip aşağıya iner. Ona bağlı olan iplikte bir ilmik belirir. Mekik ileri kayar; ilmikten geçer. İğne yukarı kalkınca iki iplik birbirine girmiş ve kumaşı sıkıştırmış olurlar. Aynı şey dikişin öteki ilmiği için de tekrarlanır.

İlk Dikiş Makinesi
İlk Dikiş Makinesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir