BİYOLOJİ

BİYOLOJİ

Canlı varlıkları inceleyen bilimler bu adla anılır. İnsandan bitkilere ve hayvanlara kadar yeryüzünde canlı olarak ne varsa hepsiyle ilgilenir. Bunların yapılarını, yapılarının özelliklerini anlamaya çalışır; niçin canlı olduklarını, canlılıklarını nasıl sürdürdüklerini gözler.

Canlılar bilimi diye tanımlayabileceğimiz biyoloji çok geniş bir bilgi dalıdır; içine bir çok bilimleri alır ve diğer bilimlerle çok yakın ilişkiler kurar. Canlı olmayan maddelerin yapısını ve özelliklerini inceleyen fizik bunun tam aksidir. Bu yüzden fizikle biyolojinin arasındaki sınırı belirlemek her zaman önemli bir konu olmuştur; çünkü bazı cansız diye görülen maddelerin canlılara çok benzer özellikler taşıdığı göze çarpmıştır. Demek ki canlı varlıkların ne olduğu, canlılıkla cansızlık arasındaki sınırın çizilmesi sorunu önde gelen bir konudur.

Biyolojik bilimler birkaç şekilde sınıflandırılabilirler. Bunlardan biri, incelenen canlı varlığın türüne göre yapılanıdır: Hayvanları inceleyen zooloji, bitkileri inceleyen botanik, bakterileri inceleyen bakteriyoloji. Başka bir sınıflama da varlıkları türünden çok, onlarda görülen olayların işleyişi ve görevleri bakımından gruplara ayırır. Bunlar öz olarak şunlardır:

Fizyoloji — Canlı varlıkların doku ve organlarının görevlerini, bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceler.

Morfoloji — Dış görünüşü, dokuların, hücrelerin biçimini inceler. Bu da dörde ayrılır:

1) Anatomi, canlıları bir bütün olarak alıp organlarını inceler.

2) Histoloji dokuların yapısını, özelliğini inceler. ,

3) Sitoloji, hücreyi inceler.

4) Embriyoloji, canlının tek göze (hücre) durumunu ve bundan sonraki gelişmesini inceler.

Sistematik, — Canlıları sınıflandırma bakımından inceler.

Ekoloji. — Canlı varlıkların çevreyle  olan ilişkilerini inceler.

Genetik (Jenetik) — Canlı varlıklarda görülen bazı özelliklerin kendilerinden önceki yakınlarında bulunup bulunmadığını yani soya-çekimi ya da kalıtımı inceler.

Taksonomi. — Türlerin ortaya çıkışı, yeni türlerin belirmesi, yeni akrabalıklar konularını işler.

Evrim. — Canlıların çok eski çağlardan, yani hayatın başlangıcından beri geçirdiği gelişmeyi inceler.

Bu dalların dışında biyoloji bazı bilimlerle işbirliği yaparak ortak konuları inceler. Böyle bilim kolları da her iki bilimin adından yapılma bir ad kazanırlar. Örneğin, biyokimya biyolojiyle kimyanın ortak bir çalışmasıdır ve biyolojik yapıların kimyasal düzenini ve tepkilerini inceler. Biyososyoloji de biyolojinin sosyolojiyle işbirliği yapması sonunda hayvan toplumlarını incelemesi demektir.

Şimdiye kadar gördüğümüz bölümleri kısaca  gözden geçirelim.

Zooloji çok eski bir bilimdir. İnsanlar ilk çağlardan beri sürekli olarak karşılaştıkları canlılar topluluğu olan hayvanlarla ilgilenmişlerdir. Onların özellikleri, yaşayışları, davranışları inceleme konusu olduğu gibi çok kişi de onları sınıflamaya çalışmıştır. Zooloji ancak XVI. yüzyılda bugünkü temeline oturmuştur. Bugün bile kullanılmakta olan sınıflandırma o zaman yapılmıştı. Çeşitli bilginler o zamandan günümüze kadar yalnızca çevrelerindeki hayvanları kabaca incelemekle yetinmemişler, ayrıca geçmiş, türü yok olmuş hayvanlara da ilgi duymuşlardır; bunlar fosilleri ele alarak gerek bu türleri ortaya çıkarmışlar, gerekse evrimleri hakkında araştırmalar yapmışlardır. Bazı bilginler de hayvanların vücut yapısındaki özellikleri, çalışma biçimlerini ortaya çıkarmışlardır. Bu konuların aydınlanması zoolojinin dışında öteki biyoloji dallarını ve başka bilimleri etkilemiştir. Meselâ evrim teorisi toplumların dünya görüşünde büyük değişiklikler yaratmıştır.

Botanik için de çok eski bir merak konusudur diyebiliriz. Bitkiler hem beslenmede, hem de köklerinden yapılan ilâçlarla tedavi etmede işe yarıyordu; zehirlisi, zehirsizi oluyordu. Bu yüzden çeşitli konuların incelenmesi gerekiyordu. Eski Yunanlılar zamanında bazı önemli adımlar atıldı. Daha sonraları daha çok eczacılar bitkilerle ilgilendiler. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarına doğru modern botaniğin temelleri atıldı. Bitkilerin sınıflandırılması bu sıralarda yapılmıştır.  Bakteriyoloji, bakterilerin tıptaki önemli yerinden dolayı daha çok bu alanda gelişme göstermiş bir bilimdir. Bakterilerin insan hayatındaki önemli yeri oldukça geç anlaşılmıştır. Ortaçağ’da kendini gösteren büyük salgın hastalıklar bunlardaki bulaşıcılık özelliğine dikkati çekmişti. Ancak Fransız bilgini L. Pasteur bakterilerin etkisini belirleyebildi. Bakteriyoloji konusundaki en büyük gelişmeler mikroskobun Almanya’da XVII. yüzyıl sonlarına doğru yapılmasıyla belirdi.

BİYOLOJİNİN TARİHİ

Eski Yunanlılar canlı varlıkları incelemişlerdi. O günden elimizde kalan yazılara bakarak bazı konularda ne kadar yanıldıklarını anlayabiliriz. Ölmüş hayvanların üzerinde araştırma yapanlar hayvanların damarlarını boş bulmuşlardı. Buna dayanarak damarların vücudun içinde hava dolaştırmaya yaradığına karar vermişlerdi. Başka bir gözlemci de yaptığı deneylerin sonunda kesinlikle doğruladığını ileri sürdüğü kurama göre su içtiğimiz zaman suyun bir bölümü akciğerlere gidiyordu. Bununla birlikte bazı doğru gözlemler yapılmıştı. Meselâ kanın insan hayatındaki önemli rolüne dikkat edilmişti. Bazıları buna davranarak kalbin her şey olduğuna karar vermişlerdi; yani akıl, zekâ bile kalpte olmalıydı. Bu çağdan tanıdığımız gerçek bir biyoloji bilgini Aristoteles’tir. Aristoteles daha çok bir gözlemciydi. Bu yüzden gözleyebildiği olayları başarıyla yansıtmasını ve anlamasını bilmişti.

Ortaçağ’da eski kitapları Yunanca’-dan çevirerek gözlemleri sürdüren Arap ve öteki Müslüman bilginlerinin dışında biyoloji konusunda hiçbir şey yapılmadı. Daha  sonraları  bu  kitapların tekrar çevrilip batı dillerine kazandırılması bazı kıpırtılar yarattı. En ilginci de biyolojinin gözlenebilecek yönlerine ressamların herkesten çok ilgi duymasıdır. Hatta o zamanın bilginlerinin iyi ressamlar olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar insan vücudu, vücudun kemikler ve kaslardan kurulu yapısı gibi noktalara çok önem vermişlerdi; rönesansla birlikte bu ilgi arttı. 1514’te Vesalius adlı bir Belçikalı insan vücudunu parçalayarak, inceledi. Bu, anatominin temeli oldu. En büyük adımlardan biri de İngiliz W. Harvey (1578-1657) ‘nin kanın dolaşımını bulması ve vücudun çalışmasını akla uygun olarak ilk kez açıklaması oldu.

Mikroskopçular diye anılan bilginler bu araç yoluyla gözlemde bulunmayı metot bilmişlerdi. Bunların ve onları zamanımıza kadar izleyen bilginlerin çalışmaları büyük gelişmeler sağladı. Bunun yanında bazı bilginler de türleri sınıflamaya çalıştılar. Bunların arasında en başarılı olanı İsveçli C. Lineus (1707-1778) idi. Büyük çalışma gücü ve sistemli kafasıyla her canlıyı bir sınıfa ve her sınıfın içindeki dallara yerleştirdi. Etkisi o kadar büyük oldu ki yazdığı kitaplar tekrar tekrar basıldı. Bu etki ölümünden 100 yıl sonraya kadar sürdü. Her canlıyı bir sınıfa yerleştirmekteki inatçı ısrarı bugün oldukça eski ve aşırı bulunuyorsa da sınıflandırma alanında getirdiği yöntemler şimdi bile kullanılmaktadır.

Mikroskop
Mikroskop

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir