DİL
İnsanların düşünce, duygu ve dileklerini anlatmak için kullandıkları düzendir. Konuşma seslerle ve kelimelerle yapılırsa da bazen el hareketlerinin de bir dili vardır. Birbirimizin derdini ancak ortak bir dille anlarız. Kendimizi anlatmak için çıkardığımız sesler, çizdiğimiz işaretler, yaptığımız el hareketleri çevrem izdekilerin anladığı şeyler olurlarsa bu bir dil olur. Dil bir bakıma insanla birlikte var olmuştur; ilk insanların bile bir dille anlaştıkları söylenebilir. Diller tarih boyunca durmadan değişmiştir. Bazıları ise zamanla yok olmuştur. Bunlara ölü diller denir. Günümüzde kullanılmakta olan diller ise yaşayan dillerdir. Bir insan doğduktan sonra ilkönce çevresindeki dili duya duya ve taklit ede ede öğrenir. Yeryüzünde sayısız diller vardır. Bu dillerin kendi içlerinde de farklılaşmalar göze çarpar. Aynı ülkenin bir bölgesinde kullanılan bazı sözler öteki bölgelerde kullanılmaz; bazı kelimeler başka türlü söylenir. Bu başkalıklar bazen o kadar farklı olur ki o bölgelerin insanları birbirlerini anlayamayacak duruma düşerler. Bir dilin bu başka başka kullanılışına diyelek denir. Örneğin Türkiye Türkçesi ile Azeri Türkçesi ayrı diyeleklerdir. Bir de aynı diyeleğin içinde küçük başkalıklar göze çarpar; aynı kelime bir yerde ötekilerden değişik söylenir. Bunlar da ağızdır, İstanbul ağzı, Kastamonu ağzı gibi.