Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Hayatı

Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, Atatürk’ün hayatı, kısaca Atatürk’ün hayatı, Atatürk’ün öğretim hayatı, resimlerle Atatürk’ün hayatı, Atatürk’ün askeri hayatı, Atatürk’ün kısa hayatı, Atatürk’ün katıldığı savaşlar, Atatürk’ün hayatı kronolojisi, Atatürk’ün hayatı resimli

(Konunun daha çok kişiye ulaşması için lütfen beğenin ya da yorum yazın)

Atatürk: Türk ve dünya tarihinin yetiştirdiği büyük insanlardan biri, Türk milletini, tarihi boyunca uğradığı en büyük felâketten kurtaran önder, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı.

Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik’te doğdu. O yıllarda Selanik, Osmanlı imparatorluğunun büyük ve sayılı şehirlerinden biriydi. Babası Ali Rıza Efendi orta halli bir kimseydi; Selanik gümrüğünde memurdu. Sonraları bu memurluktan ayrılmış, kereste ticaretiyle uğraşmaya başlamıştı. Küçük Mustafa ilkokulun birinci sınıfındayken babasız kaldı. Bu ölümden sonra Mustafa’yı büyütmek, okutmak, yetiştirmek görevi annesi Zübeyde Hanım’a. düşmüş; bu büyük Türk anası, çocuğunun büyük adam oluşunu görmek mutluluğuna ulaşmış, cumhuriyetin ilân edildiği 1923 yılında İzmir’de ölmüştür.

Atatürk’ün ilk ve asıl adı Mustafa’dır. Kemal adını, askerî ortaokulda öğrenci bulunduğu sırada, onun zekâsını, çalışkanlığını, tutum ve davranışlarını çok beğenen Mustafa adlı öğretmeni eklemiş, böylece adı Mustafa Kemal olmuştur. Kemal «olgunluk, duygu ve düşüncede yetişmişlik» anlamına gelir. Mustafa Kemal, 1934 yılına kadar bu adla anılmış; o yıl çıkan soyadı kanunu gereğince herkes bir soyadı alırken, Türk mille ti ona «Bütün Türklerin Babası» anlamına gelen Atatürk soyadını vermiştir. Atatürk bu tarihten sonra çoğunlukla sadece bu soyadı ile anılmıştır.

Mustafa Kemal, daha çok küçük yaşlarında iken bile zekâsı ve aklı, ağırbaşlılığı, seçkin tutumu ile, geleceğin büyük adamı olacağı izlenimini veriyordu. Makbule (Atadan) adlı bir de kız kardeşi vardı. Anneleri Zübeyde Hanım, çocuklarının mahalle mektebine gitmesini istiyor; babaları Ali Rıza Efendi ise onların, o sırada yeni yeni gelişen ilkokulda okumalarını savunuyordu. Bu konu anne-baba arasında tartışmalara yol açmış, sonunda şöyle çözümlenmişti:

Mustafa Kemal mahalle mektebine ilk başlayanlara yapılan ilâhilerle, önce bu okula yazılmış, böylece Zübeyde Hanım’ın isteği yerine getirilmiş; ama, kısa bir süre sonra oradan alınarak asıl öğrenimine başlayacağı ilkokula verilmişti. Bu ilkokulun adı Şemsi Efendi Mektebi idi.

Atatürk'ün Hayatı
Atatürk’ün Hayatı

ATATÜRK’ÜN OKUL YILLARI

Mustafa Kemal, çok sevdiği Şemsi Efendi Mektebi’nde fazla okuyamadı. Bu okul paralıydı; o yıl babası ölünce sıkıntılı duruma düşen aile, Zübeyde Hanım’ın çiftlikte çalışan ağabeyinin yanına gitmek zorunda kaldı. Küçük Mustafa, bu köy  ve çiftlik haya tından hoşlanıyordu ama, okuma isteği buralarda mutlu olmasını engelliyordu. Annesi, oğlunun bu isteğini sezince onu tekrar Selânik’e gönderip rüşdiyeye (orta dereceli okul) yazdırdı. Yaşı çok küçük olduğu halde Mustafa Kemal, askerliğe karşı büyük bir sevgi ve ilgi duyuyordu. Büyüyünce subay olmak istiyordu. Bunun en kestirme yolu da askerî bir okula geçmekti. Annesine açıldı. Zübeyde Hanım, oğlunun asker olmasını pek istemiyordu, ama, onun ısrarları karşısında razı oldu. Askerî okula giriş için sınav şarttı. Mustafa Kemal bu sınavı üstün dereceyle kazandı, okula girdi. Hareketli, çok çalışkan, düzenli bir öğrenciydi. Arkadaşlarının gelişigüzel oynadıkları her oyuna katılmaz, bunlardan ancak beğendiklerine katılırdı. Bir defasında bahçede «birdirbir» oynama kararı verilmiş, ama o: «Ne? Eğileyim de herkes benim sırtıma basarak mı atlasın? Böyle sevimsiz oyun olmaz!» diyerek oyunu bırakmıştı. İmlâsı düzgün, yazısı güzeldi. Bütün derslerde başarılı olmakla birlikte Türkçeye, edebiyata, yabancı dile, özellikle matematiğe karşı ayrı bir sevgisi vardı. Onu çok beğenen, seven matematik öğretmeni yüzbaşı Mustafa Bey, bir gün öğrencisini karşısına almış:

«Gel bakalım şöyle Mustafa; demişti. Benim adım da Mustafa, seninki de… Bu böyle olmayacak. İkimizin adları arasında bir fark olsun istiyorum. Bundan sonra sana Mustafa Kemal diyelim; ne dersin?..»

Ve o günden sonra Mustafa’nın adı Mustafa Kemal oldu.

ATATÜRK’ÜN ÜLKÜSÜ

Mustafa Kemal, 14 yaşında Selanik Askerî Rüşdiyesi’ni birincilikle bitirdi. O yıllarda yine yurt sınırları içinde bulunan Manastır Askerî İdadisi’ne (Askerî Lise) yazıldı. Yaz tatillerinde Selanik’teki Fransız okuluna devam ediyor, Fransızcasını ilerletiyordu. 1899 yılında askerî idadiyi de çok parlak bir şekilde bitirip İstanbul’daki Harp Okulu’na girdi. Onun Harp Okulu’nda okuduğu yıllar, padişah II. Abdülhamit’in baskısını artırdığı dönemdi. Yurdumuz kötü ve karanlık günler yaşıyordu. Bu durumu çok iyi gören, yurdun geleceğinin ne olduğunu düşünenlerden biri de genç Mustafa Kemal’di.   1902’de  Erkân-ı  Harbi ye’ye (Harp Akademisi’ne) girdi. Bu öğrenim döneminin sürdüğü üç yıl sonunda, kurmay yüzbaşı rüt­besiyle orduya katıldı. Ancak, Abdülhamit yönetimine karşı çıktığı, bazı gizli toplantılara katıldığı sa­ray tarafından öğrenilmişti. Bu yüzden sorguya çekildi. Sonunda, Şam’a gönderildi.

ATATÜRK KURMAY SUBAY

Atatürk, Şam’da ve Suriye’nin çeşitli bölgelerinde görev gezileri yaparken yurt gerçeklerini daha yakından tanıyıp inceledi. Bunun sonucu olarak birkaç yakın arkadaşıyla birlikte 1906 yılında Şam’da gizli bir dernek kurdu. Bu dernek Vatan ve Hürriyet adını taşıyordu; amacı yurdu baskılı yönetimden kurtarmak, özgürlüğe ve ilerlemeye kavuşturmaktı. Bu dernek kısa zamanda gelişti. Atatürk derneğin Rumeli kolunu açmak için gizlice Selânik’e gitti.

1907 yılında kolağası oldu. Selanik’teki III. Ordu’ya atandı. Burada Vatan ve Hürriyet derneği İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmıştı. Atatürk bu dernekte önemli bir rol oynadı. Tarihimizde 32 Mart Olayı diye anılan hareketi bastırmak için Selanik’ten İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’nda görev aldı.

Mustafa Kemal, isyan bastırıldıktan sonra Selânik’e dönmüştü. Bir süre sonra İtalyanlar, Trablus-garp eyaletimize asker çıkarınca, 1911  yılında Mısır yoluyla Trablusgarp’a koştu. Düşmana karşı çarpışan bir avuç kahramanın başına geçti. Başarılı savaşlar yaptı. Binbaşı oldu. 1912 Balkan Savaşı başlayınca Trablusgarp’tan ayrılmak zorunda kaldı. Önemli işler görmek imkânını bulamadan bu savaş yenilgiyle sonuçlanmıştı. Önce Gelibolu boğaz kuvvetleri kurmay şubesi müdürlüğüne atanan Atatürk, kısa bir süre sonra Sofya ataşemiliterliğine atandı. Atatürk 1915 yılının başına kadar bu görevde kaldı. Bu arada Birinci Dünya Savaşı da başlamıştı.

ATATÜRK ÇANAKKALE’DE

Birinci Dünya Savaşı başlayınca Atatürk, yurdun bu bunalımlı günlerinde geri hizmette kalmayı uygun bulmadı; cephelerde görev istedi. İş başındakiler onun ateşli tutumundan çekmiyorlardı. Onu yeni kurulacak bir tümene komutan yaptılar. O sırada yarbay olan Atatürk hemen işe koyuldu; tümenini kısa zamanda yoktan var etti. Ça­nakkale’ye çıkarma yapmak için uğraşan düşmanların karşısına di­kildi. 19. Tümen adını taşıyan bu kuvvetle Mustafa Kemal Çanak­kale savaşlarında üstün başarılar gösterdi. Arıburnu’na çıkmış olan düşman askerlerini orada tuttu. Anafartalar’da destan niteliğinde kahramanlıklar yarattı. Düşmanın Çanakkale boğazını geçmesine, İs­tanbul’u alıp Rusya’nın yardımına koşmasına engel oldu. Bu büyük başarıdan sonra albaylığa yüksel­tildi. Bütün yurtta adı ilk defa yay­gınlaştı; «Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal diye anıldı. Bu savaşlarda bir düşman misketi tam kalbinin üstüne rastladı. Cebindeki saat parçalandı. Büyük kahraman bu  sayede  yaralanmakla   kalarak belki de ölümden kurtuldu.

Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale'de
Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale’de

ATATÜRK GENERAL

Mustafa Kemal, Çanakkale’den sonra daha birçok cephelere gönderildi. Kafkas cephesinde, Siirt, Bitlis, Muş, Diyarbakır bölgelerinde Ruslarla çarpıştı. Diyarbakır’da tuğgeneralliğe yükseldi. 2. Ordu komutan vekili oldu. 1917 yılında Arabistan’daki Hicaz kuvvetleri komutanlığına gönderildi. Buradan 7. Ordu komutanlığına atandı. Osmanlı veliahdı Vahdettin Efendi’nin Almanya’ya yaptığı resmî geziye katıldı. Bu gezide büyük   rütbeli   Alman   subaylarının dikkat ve hayranlıklarını topladı. Ancak geziden üzgün döndü. Durumu gizlemek istemelerine rağmen, Almanların savaşı kaybetmek üzere olduğunu sezmişti.

Mustafa Kemal 1918 sonunda Yıldırım Orduları grubu komutanlığı ile tekrar Suriye’ye gönderildi. Artık savaş kaybedilmişti. Ama, o, Türk ordusunun en az zararla Suriye’den Anadolu’ya çekilmesini sağladı. Artık büyük asker için Suriye’de yapacağı bir şey kalmamıştı. İstanbul’a döndü. İstanbul’da kaldığı bu birkaç aylık süre içinde yurdu kurtarmak için kafasında tasarılar hazırlamaya koyuldu. Yurdumuz yer yer işgal edilmişti. Bu sırada tek çarenin Anadolu’ya geçmek, milletin koynuna atılarak Sivas’ta yurt savunmasının ve düşmanı yurttan çıkarmanın gerekli hazırlıklarını tasarladıktan, yurdun dört bucağına bu işler için gerekli emirleri verdikten sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. 23 Nisan 1920 tarihinde yurdun dört bucağından gelen temsilcilerle Büyük Millet Meclisi Ankara’da

açıldı.  Kurtuluş Savaşı’na girmenin kaçınılmaz olduğunu anladı. Kendisinin Doğu Anadolu bölgesindeki 3. Ordu müfettişliğine (komutanlığına) atanmasını sağladı.

MUTLU GÜN : 19 MAYIS

Atatürk 16 Mayıs’ta «Bandırma» adlı bir vapurla İstanbul’dan ayrıldı. Bir gün önce Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmışlardı. 3 günlük çetin bir yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919‘da Samsun’a ayak bastı. Bu sırada çeşitli yerlerde yurdun bölünüp düşmanlara verilmesini önlemek amacıyla dernekler kurulmaya başlanmıştı. Atatürk, Samsun’a çıktıktan sonra bu dernekleri kendine bağlanmaya çağırdı. Bu arada hâlâ yer yer iş başında olan ve ellerinde az çok kuvvet bulunan komutanlara da emirler verdi.

Onun inandırıcı gür sesi kısa zamanda çok olumlu yankılar uyandırmaya başlamıştı. Düşmanlar saraya, Osmanlı hükümetine baskı yapmaya, Atatürk’ü geri çağırması için zorlamaya koyuldular. Padişahla hükümet, kendisini geri çağırdı; gelmezse işine son verileceğini bildirdi. Ama o, milleti için çalışacağını, dönmeyeceğini, gerekirse askerlikten ayrılacağını bildirdi. Uzun, çetin çabalar sonunda 23 Temmuz’da Erzurum’da, 4 Eylül’de de Sivas ‘ta birer kongre topladı. Bu kongrelerde, vatanın dört bucağından gelen temsilcilere kurtuluşun düşmanlara sığınmak ve yalvarmakla değil, ancak milletçe kendine güvenmek ve silâha sarılmakla mümkün olacağını anlattı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin temellerini attı. Bütün bu çabalarına İstanbul hükümeti ve Damat Ferid Paşa engel olmak istiyor, kendisini ortadan kaldırma yollarını arıyorlardı. Ama, bunu başaramadılar. Mustafa Kemal, Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta yurt savunmasının ve düşmanı yurttan çıkarmanın gerekli hazırlıklarını tasarladıktan, yurdun dört bucağına bu işler için gerekli emirleri verdikten sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. 23 Nisan 1920 tarihinde yurdun dört bucağından gelen temsilcilerle Büyük Millet Meclisi Ankara’da açıldı.

KURTULUŞ SAVAŞI

23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi başkanlığına Atatürk getirildi. Meclis 20 Ocak 1921 tarihinde bir de anayasa kabul etti.

Yunanlılar, İzmir’e çıktıktan sonra yurt içinde ilerlemeye başlamışlardı. Çünkü henüz karşılarında kurulu, düzenli bir Türk ordusu yoktu. İstanbul hükümeti 10 Ağustos 1920’de Sevr barış antlaşmasını kabul etmişti. Bu antlaşma, son yurt parçası olan Anadolu’yu da düşmanlara bölüştürüyordu. Ankara Büyük Millet Meclisi Hükümeti bir yandan bu antlaşmayı asla kabul etmeyeceğini ilân ederken, öte yandan da yurt içinde ilerleyen düşmana karşı düzenli kuvvetler kurmaya çalışıyordu. Yunanlılara karşı ilk büyük başarı 10 Ocak ve 1 Nisan 1921 tarihlerinde Birinci ve İkinci İnönü zaferleriyle kazanıldı. Bu arada Londra’da toplanan konferansa İstanbul delegeleriyle birlikte Ankara delegeleri de çağrılmıştı. İnönü savaşlarında yenilen Yunan kuvvetleri 1921 yılı ağustosunda Sakarya’da yeniden büyük bir saldırıya geçmişti. Atatürk, Meclis tarafından geniş yetkilerle Başkomutan seçildi. Cepheye gidip savaşı büyük bir ustalıkla yönetti. Geceli gündüzlü tam 22 gün süren Sakarya Meydan Savaşı, düşmanın yenilgisiyle sonuçlandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu büyük yararlığından ve kahramanlığından ötürü Mustafa Kemal’e Gazi unvanını ve mareşallik rütbesini verdi.

Atatürk, Sakarya savaşından sonra kesin sonucu alma, düşmanı tam bir bozguna uğratıp yurdu temizleme hazırlıklarına koyuldu. Çok ince ve derin hesaplarla düzenlenen bu hazırlık bir yılda tamamlandı. Bu arada küçük çatışmalar da oluyordu. Sonunda hazırlıklar tamamlandı. Atatürk, bir gece gizlice Ankara’dan ayrılıp Konya ve Akşehir üzerinden Afyon cephesine gitti. 26 Ağustos 1922’de, tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı diye anılan büyük savaş başladı, 30 Ağustosta Dumlupınar’da tam bir bozguna uğrayan Yunanlılar, İzmir’e doğru kaçmaya başladılar. 9 Eylül’de İzmir ve onu izleyen haftalar içinde de bütün yurt toprakları, Anadolu ve Trakya, düşmanlardan temizlendi. Bunu Mudanya konferansı, padişahlığın kaldırılması izledi. Son padişah VI. Mehmet (Vahdettin) bir İngiliz zırhlısına binerek İstanbul’dan kaçtı.

Lozan konferanslarından, barışın sağlanmasından sonra 29 Ekim1923”te Cumhuriyet ilân edildi. Atatürk cumhurbaşkanı seçildi, Artık Kurtuluş Savaşı’nın çarpışma dönemi bitmiş, yurdun ve milletin ekonomik, kültürel yönlerden kalkınması, çağdaş uygarlığa ayak uydurması dönemine sıra gelmişti.

Atatürk cumhuriyetin ilânından sonra devrimleri yaptı. Daha sonra Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını sağlayacak çalışmaları başarıyla yürüttü. Hatay için olan çalışmaları sırasında hastalandı. Hastalığına aldırmadan çalışmaya devam etti. Bunun üzerine hastalığı ağırlaştı ve 1938 yılı 10 kasım sabahı saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayında dünyaya gözlerini yumdu.

Yorum yazın Tüm Türkiye Sesinizi Duysun…!

Atatürk
Atatürk

10 thoughts on “Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı”

  1. 50 Senedir düşünüyorum. Atatürk hakkında olumlu insani değerlere sığan bir sıfatını göremedim. Bir asra yaklaşan bir zaman içerisinde onun koyduğu kurallar Türk insanın ıhatta başka ırka mensub tebaalara hatta tüm dünya insanlığına olumsuzluktan başaka bir şey vermediğini gördüm ve yaşayarak acı,acı tatdık . İnsanca düşünenher ferdinsanlığa huzur verenle vermeyenleri çok iyi ayırt eder .Memleketin dört bir tarafı bir asırdır genelevleriyle doldu. Hangi onur ve mutluktan bahsedilebilir

  2. ya bakın ben tamı tamına 9 yaşındayım öğretmenimiz sosyal dersinde anlatırken atatürkün hayatını hayranlıkla dinliyorum heralde 30 kez dinlemişimdir falan filan ama bu adama hayret ediyorum ya helal olsun başka lafım yok

  3. Paylaştığınız bilgiler için çok teşekkür ediyorum. Yalnız Atatürkün samsuna çıktığı vapurun adı neydi?

umut için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir